İktidarın sansüründen kurtulmanın yolu, ‘Blockzincir Gazeteciliği’nde mi?
Aug 28, 2019 ·
34m 35s
Download and listen anywhere
Download your favorite episodes and enjoy them, wherever you are! Sign up or log in now to access offline listening.
Description
Gazetecilik, basılı yayından internet yayıncılığına kayarken demokrasinin az geliştiği ya da askıya alındığı ülkelerde iktidarın sansürü ve erişim engeli girişimleri en büyük sorun olarak öne çıkıyor. Türkiye’de de özellikle muhalif...
show more
Gazetecilik, basılı yayından internet yayıncılığına kayarken demokrasinin az geliştiği ya da askıya alındığı ülkelerde iktidarın sansürü ve erişim engeli girişimleri en büyük sorun olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de de özellikle muhalif yayın yapan internet haber siteleri, hükümetin ağır baskılarının yanı sıra üretilen içeriklere; kimi zaman da tamamen siteye erişim engeli ile mücadele etmek zorunda kalıyor.
Peki, bu sansür ve engellemelerden kurtulmanın bir yolu var mı?
Gelişen teknoloji ile medyayı, iktidara karşı güçlü hâle getirecek ve belki de elini koluna bağlayacak “Blockcain Gazeteciliği” (Blokzincir) mevcut.
Türkiye’de henüz çok yaygın olmasa da dünyada bu teknolojiyi kullanan yayınlar ve kuruluşlar var.
Teknofilia’da bu hafta Erkan Saka ile “Blokzincir Gazeteciliği” üzerine son gelişmeleri konuştuk.
Blokzincir dendiğinde akla ilk olarak Bitcoin gibi kripto para birimleri gelse de bağımsız internet gazetelerine bakan yönü oldukça ümit verici gelişmeler sunuyor.
Blokzincir, 2009 yılında Satoshi Nakamato ismini kullanan, 35 yaşında ve Japon olduğunu söyleyen bir yazılımcının Bitcoin ismini verdiği kripto parayı üretmesiyle doğdu.
2008’de Amerika Birleşik Devletleri’nde patlak veren ekonomik krize bir tepki olarak politikacılar ya da bankacıların müdahalelerinden bağımsız sanal bir para yaratmayı seçtiğini belirten Nakamato, 2011 yılında ortadan kaybolurken ve gerçek kimliği hâlâ bilinmiyor.
Konuya ilişkin P24’te de bir yazı kaleme alan Erkan Saka, “Teorik olarak blokzinciri işlemeye başladığınız zaman ona müdahale edilmesi epey zor. Aslında ilk etapta tüm dünyaya açık, altı milyon kullanıcının da teorik olarak kullanabileceği bir sistemdi. Bir içeri silemiyorsun ama üzerinde oynama yapabiliyorsun. Bu hâliyle kötü niyetlerin manipülasyonuna açık. Ancak gazeteciler için önerilen şey, “Private Blokchain”. Yani kapalı bir anlamda. Yalnızca izin verilenler girebiliyor. Bu bağlamda bir gazetecilik ağının parçası oluyorsa Türkiye’den biri. O ağda sizin içeriğiniz var olmaya devam edecek. Burada erişim engeli neredeyse imkânsız hâle geliyor” ifadesini kullanıyor.
Öte yandan blokzincirin fake news olayına karşı da önemli bir teknoloji olduğunu kaydeden Saka, “Üretilen içeriğin ilk kim tarafından yapıldığını, an be an nasıl yayıldığını ve kimlerin değişiklik yaptığını da tamamıyla görebiliyorsunuz. “Public Blokzincir” yerine “Private Blokzincir” tercih edildiğinde sahte haberlere karşı çözüm olabilir” diyor.
Blokzincirin sansürü yenmek için nasıl etkili olabileceğine dair örnek bir olay Nisan 2018’de Çin’de yaşandı.
Cinsel istismar mağdurlarını savunan #Metoo hareketi, Çin’de internetin devlet baskısına blokzincir teknolojisini kullanarak meydan okudu.
Yue Xin isimli #Me too hareketine mensup bir Pekin Üniversitesi öğrencisi, 1998 yılında aynı üniversitede bir profesörün istismarına maruz kaldıktan sonra intihar eden bir öğrenciyle ilgili araştırma yapmaya başlamış, bulgularını çeşitli internet sitelerinde paylaşmış, fakat Pekin Üniversitesi bu paylaşımları o platformlardan sildirerek ortadan kaldırmıştı.
Bunun üzerine öğrenci tüm olanları paylaştığı bir mektup yazarak Etherium blokzincirinde paylaştı ve Çin devletinin saklamaya çalıştığı yazı, bir daha silinmemek üzere blokzincirinde kayıt altına alındı.
Bernat Ivancsics imzalı “Gazetecilikte Blokzincir” raporunu özetleyen Erkan Saka, şunları söylüyor:
“Son olarak, devlet tarafından yaratılan blokzincirler ile vatandaşların kamusal verisi dağıtık dosya sistemleri ve akıllı sözleşmeler sayesinde kamuyla paylaşılabilir. Bu da araştırmacı gazeteciler için yepyeni bir bilgi kaynağı haline gelir. Böylece, gazeteciler bilgi talebi başvurusunu blokzincir üzerinden yapar ve tüm süreç değiştirilemez şekilde kayıt altına alınır. Bu son anlatılan ancak gelecekte olabilir ama olasılığı yüksek bir gelecek....”
Saka, blokzincirin üç ana amacının olduğunu ifade ediyor ve şunları sıralıyor:
“Blok” denen konteynerler içinde küçük miktarlarda verinin depolanması.
Saklanan veriyle ilgili her türlü değişikliğin takip edilebilmesi - her değişiklik yeni bir veri olarak bloklara kaydedilip, bloklar birbirine “zincir” şeklinde değiştirilemez şekilde eklemleniyor.
Verinin ve uğradığı tüm değişikliklerin tüm kullanıcıların üzerinde anlaşabileceği şekilde güvenli şekilde kaydedilmesi. Bu kayıt sürecine verinin nasıl depolandığı, korunduğu ve süreçte değişiklik yapılamaması dahildir.
“Blokzincir yeni bir teknoloji olarak potansiyeller taşıyor. Kendi içinde de birçok alt teknolojiden bahsedilebilir” diyen Saka, “Örneğin ‘akıllı sözleşmeler’ gazeteciler için özellikle kullanışlı olabilir. İlk olarak tamamen herkese açık bir şekilde ortaya çıkan blokzincir fikrinde şimdi özel ağlar da tahayyül edilebiliyor ki editoryal süreçler dikkate alındığında bunun medya şirketleri için daha faydalı olduğu düşünülebilir. Bernat Ivancsics’in raporu hem bu teknoloji hem de medyacılar için kullanım biçimlerinin geniş bir özetini içerse de nihaî olarak somut bir öneride bulunmuyor. Blokzincir ile ilgili teknolojilerin ve bunlara dair medya kullanımlarının nasıl evrildiğini hep birlikte göreceğiz” görüşünü dile getiriyor.
İşin gazeteciliğe bakan yönünün dışında Türkiye'de AKP iktidarı ile birlikte hemen her seçimde şaibe tartışmalarına konu olan oy verme işlemine ilişkin de bazı iyimser tarafı var bu teknolojinin.
Erkan Saka, "Bu yönde büyük bir çaba var. Geçen yıl Lisbon'da seçim fuarı yapılmış ve orada da blokzincirciler şov yapmışlar" diyor.
ABD'de bazı eyaletlerde bu sistemle oy verme işlemi yapıldığını söyleyen Saka, "Ancak bu da şimdilk muamma. Ortada insanların kullanımı olduğu için ileri aşamalarda güvenlik sorunu yaşanabilir. Örneğin, oy verme işlemi cep telefonundan yapılıyorsa burada kullandığınız cihaz baştan ele geçirilmişse yanlış kimlikle yanlış oylama mümkün olabilir" ifadesini kullanıyor.
"Seçim konusunda teorik olarak mümkün" diyen Saka, "Muhtemel daha güvenli hâle getirildiğinde gelecekte oy verme işleminin blokzincir üzerinden yapıldığını göreceğiz" görüşünü dile getiriyor.
show less
Türkiye’de de özellikle muhalif yayın yapan internet haber siteleri, hükümetin ağır baskılarının yanı sıra üretilen içeriklere; kimi zaman da tamamen siteye erişim engeli ile mücadele etmek zorunda kalıyor.
Peki, bu sansür ve engellemelerden kurtulmanın bir yolu var mı?
Gelişen teknoloji ile medyayı, iktidara karşı güçlü hâle getirecek ve belki de elini koluna bağlayacak “Blockcain Gazeteciliği” (Blokzincir) mevcut.
Türkiye’de henüz çok yaygın olmasa da dünyada bu teknolojiyi kullanan yayınlar ve kuruluşlar var.
Teknofilia’da bu hafta Erkan Saka ile “Blokzincir Gazeteciliği” üzerine son gelişmeleri konuştuk.
Blokzincir dendiğinde akla ilk olarak Bitcoin gibi kripto para birimleri gelse de bağımsız internet gazetelerine bakan yönü oldukça ümit verici gelişmeler sunuyor.
Blokzincir, 2009 yılında Satoshi Nakamato ismini kullanan, 35 yaşında ve Japon olduğunu söyleyen bir yazılımcının Bitcoin ismini verdiği kripto parayı üretmesiyle doğdu.
2008’de Amerika Birleşik Devletleri’nde patlak veren ekonomik krize bir tepki olarak politikacılar ya da bankacıların müdahalelerinden bağımsız sanal bir para yaratmayı seçtiğini belirten Nakamato, 2011 yılında ortadan kaybolurken ve gerçek kimliği hâlâ bilinmiyor.
Konuya ilişkin P24’te de bir yazı kaleme alan Erkan Saka, “Teorik olarak blokzinciri işlemeye başladığınız zaman ona müdahale edilmesi epey zor. Aslında ilk etapta tüm dünyaya açık, altı milyon kullanıcının da teorik olarak kullanabileceği bir sistemdi. Bir içeri silemiyorsun ama üzerinde oynama yapabiliyorsun. Bu hâliyle kötü niyetlerin manipülasyonuna açık. Ancak gazeteciler için önerilen şey, “Private Blokchain”. Yani kapalı bir anlamda. Yalnızca izin verilenler girebiliyor. Bu bağlamda bir gazetecilik ağının parçası oluyorsa Türkiye’den biri. O ağda sizin içeriğiniz var olmaya devam edecek. Burada erişim engeli neredeyse imkânsız hâle geliyor” ifadesini kullanıyor.
Öte yandan blokzincirin fake news olayına karşı da önemli bir teknoloji olduğunu kaydeden Saka, “Üretilen içeriğin ilk kim tarafından yapıldığını, an be an nasıl yayıldığını ve kimlerin değişiklik yaptığını da tamamıyla görebiliyorsunuz. “Public Blokzincir” yerine “Private Blokzincir” tercih edildiğinde sahte haberlere karşı çözüm olabilir” diyor.
Blokzincirin sansürü yenmek için nasıl etkili olabileceğine dair örnek bir olay Nisan 2018’de Çin’de yaşandı.
Cinsel istismar mağdurlarını savunan #Metoo hareketi, Çin’de internetin devlet baskısına blokzincir teknolojisini kullanarak meydan okudu.
Yue Xin isimli #Me too hareketine mensup bir Pekin Üniversitesi öğrencisi, 1998 yılında aynı üniversitede bir profesörün istismarına maruz kaldıktan sonra intihar eden bir öğrenciyle ilgili araştırma yapmaya başlamış, bulgularını çeşitli internet sitelerinde paylaşmış, fakat Pekin Üniversitesi bu paylaşımları o platformlardan sildirerek ortadan kaldırmıştı.
Bunun üzerine öğrenci tüm olanları paylaştığı bir mektup yazarak Etherium blokzincirinde paylaştı ve Çin devletinin saklamaya çalıştığı yazı, bir daha silinmemek üzere blokzincirinde kayıt altına alındı.
Bernat Ivancsics imzalı “Gazetecilikte Blokzincir” raporunu özetleyen Erkan Saka, şunları söylüyor:
“Son olarak, devlet tarafından yaratılan blokzincirler ile vatandaşların kamusal verisi dağıtık dosya sistemleri ve akıllı sözleşmeler sayesinde kamuyla paylaşılabilir. Bu da araştırmacı gazeteciler için yepyeni bir bilgi kaynağı haline gelir. Böylece, gazeteciler bilgi talebi başvurusunu blokzincir üzerinden yapar ve tüm süreç değiştirilemez şekilde kayıt altına alınır. Bu son anlatılan ancak gelecekte olabilir ama olasılığı yüksek bir gelecek....”
Saka, blokzincirin üç ana amacının olduğunu ifade ediyor ve şunları sıralıyor:
“Blok” denen konteynerler içinde küçük miktarlarda verinin depolanması.
Saklanan veriyle ilgili her türlü değişikliğin takip edilebilmesi - her değişiklik yeni bir veri olarak bloklara kaydedilip, bloklar birbirine “zincir” şeklinde değiştirilemez şekilde eklemleniyor.
Verinin ve uğradığı tüm değişikliklerin tüm kullanıcıların üzerinde anlaşabileceği şekilde güvenli şekilde kaydedilmesi. Bu kayıt sürecine verinin nasıl depolandığı, korunduğu ve süreçte değişiklik yapılamaması dahildir.
“Blokzincir yeni bir teknoloji olarak potansiyeller taşıyor. Kendi içinde de birçok alt teknolojiden bahsedilebilir” diyen Saka, “Örneğin ‘akıllı sözleşmeler’ gazeteciler için özellikle kullanışlı olabilir. İlk olarak tamamen herkese açık bir şekilde ortaya çıkan blokzincir fikrinde şimdi özel ağlar da tahayyül edilebiliyor ki editoryal süreçler dikkate alındığında bunun medya şirketleri için daha faydalı olduğu düşünülebilir. Bernat Ivancsics’in raporu hem bu teknoloji hem de medyacılar için kullanım biçimlerinin geniş bir özetini içerse de nihaî olarak somut bir öneride bulunmuyor. Blokzincir ile ilgili teknolojilerin ve bunlara dair medya kullanımlarının nasıl evrildiğini hep birlikte göreceğiz” görüşünü dile getiriyor.
İşin gazeteciliğe bakan yönünün dışında Türkiye'de AKP iktidarı ile birlikte hemen her seçimde şaibe tartışmalarına konu olan oy verme işlemine ilişkin de bazı iyimser tarafı var bu teknolojinin.
Erkan Saka, "Bu yönde büyük bir çaba var. Geçen yıl Lisbon'da seçim fuarı yapılmış ve orada da blokzincirciler şov yapmışlar" diyor.
ABD'de bazı eyaletlerde bu sistemle oy verme işlemi yapıldığını söyleyen Saka, "Ancak bu da şimdilk muamma. Ortada insanların kullanımı olduğu için ileri aşamalarda güvenlik sorunu yaşanabilir. Örneğin, oy verme işlemi cep telefonundan yapılıyorsa burada kullandığınız cihaz baştan ele geçirilmişse yanlış kimlikle yanlış oylama mümkün olabilir" ifadesini kullanıyor.
"Seçim konusunda teorik olarak mümkün" diyen Saka, "Muhtemel daha güvenli hâle getirildiğinde gelecekte oy verme işleminin blokzincir üzerinden yapıldığını göreceğiz" görüşünü dile getiriyor.
Information
Author | Ahval |
Organization | Ahval |
Website | - |
Tags |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company